Aramızda evli olan, evliyse çocuk sahibi olan var mıdır, bilmem
Çocuğu olanlara, yahut tamamı yine biz insanlar tarafından üretilmiş bütün kötülüklere rağmen bu alemdeki cennet denecek ölçüde güzel olan şu ışıklı dünyaya bir evlat getirmeye niyetlenenlere, haddim olmayarak bir tavsiyede bulunayım: Sakın ola bu yöntemle eğitmeye, yetiştirmeye kalkışmayın çocuğunuzu, sakın..
Çocuk bir şey yapacak. Çaat bir tokat. Niye peki? Söylemek yok.
Konuşmaya çabalayacak. Çaat!.. Yine tokat. Gözlerinizin içine bakacak, neyi yanlış yaptığını anlamaya çabalayacak o el kadar bebe. Yanıt yok!..
Yanıt yok, tokat var.
Güzel bir söz ya yok, ya pek az.
Ama tokat çook, evvelallah..
….
Üç satırlık bir yazı yazmış çocuk. Çocuk dediğime bakmayın, bilmem kaç yaşında koca adam, yani Soner: Bu takıma hangi TD gelirse gelsin iş yapamaz mealinde.
Dünyanın en bilgili, eğitimli, donanımlı babası yapıştırmış hemen eksiyi.
Hay attığın o eksi kadar baklava düşsün, bal-kaymak düşsün kafana be adam.
Verdin eksiyi, tamam, anladık. Hata yaptı Soner, kabul.. E doğrusunu sen söyle, Soner de öğrensin, biz de..
Yook, olmaz. Benim işim eksi vermek..
Allah bildiği gibi yapsın diyeceğim, ama gerek yok. Bildiği gibi yapıyor çünkü zaten bizi, hepimizi.
….
Soner’e katılıyorum.
Katılma nedenimi bir örnekle açmak istiyorum.
Ekmek aldınız. Buzdolabına koydunuz. Bir şekilde bitiremediniz. Yarısından fazlası duruyor. Bir iki gün geçtikten sonra kullanmak için aldınız poşeti elinize, baktınız. Küçük bir parça küf var üzerinde.
E, ne yapalım şimdi? Küçücük küf yüzünden çöpe mi gidecek koca ekmek? Kesiverelim o kısmını. Kullanalım kalanını?
Uzmanlardan dinleyelim:
(Ekmek üzerinde üreyen Rhizopus stolonifer ve benzeri küf türleri çok tehlikelidir. Ölümcül ölçüde zehirli olabilir. Küflenmiş bir ekmeğin temiz kısmı diye bir şey yoktur. Ekmekte -beyaz veya yeşil renkte- en ufak bir küf oluşumu gördüğünüz anda o ekmeği, poşetiyle birlikte, hiç düşünmeden çöpe atmanız gerekir..)
Sepetteki bir çürük elma diğerlerini de bozar. Salkımdaki üzümler birbirine baka baka kararır. Ve zaten görüyoruz işte bozuyor, karartıyor.
Semih, serbest düşüşte.
İmmobile hiç yok.
Rafa, beberuhi gibi dolanıp duruyor ortalık yerde.
10-15 maçlık bir seri sonunda bu seviyelere kadar gerilemiş bir oyuncu grubunun bir, iki, üç maçta tepelere zıplaması çok hoş olmakla, kulağa güzel gelmekle birlikte ham bir hayal.
Çünkü kondisyon yok, en başta.
Takım geçmişte çalışmamış, hala çalış(a)mıyor.
Sergen gelir mi gelmez mi bilmem. Ama O’nun da takımdan farkı (pek) yok.
O da hiç çalışmadı. Hala çalışmıyor.
Delikanlıyı yıkan üç illet vardır: İçki, kadın, kumar..
E, bunların en azından ikisinden muzdarip bir kardeşimiz ne kadar faydalı olur bize, bilmem.
…..
Görünen o ki eldeki para eden bütün oyuncularımızı, ucuna küf bulaşmış ekmek misali, üçe beşe bakmadan elden çıkarttıktan sonra sağlam bir TD ve ucuz ama temiz çocuklarla yeni bir sayfa açarak devam edilmeli yola.
Bu günden itibaren Beşiktaş, artık, yarışmacı bir takım olmadığını kabullenmek zorundadır, ne yazık ki..
Ztk belki, ama lig tümüyle bitmiştir artık bizim için, mucize gelişmeler dışında.
Önce sorunu görüp kabullenelim, tedavisi gelir ardından..
Küçülmek tabii ki değil, büyük takıma küçülmek yakışmaz ama, derlenip toparlanmak zorundadır şu anda Beşiktaş.
Ve derlenip toparlandıktan, şöyle bir kendine geldikten sonra genç, dinamik, hırslı; başarıya aç bir oyuncu grubunun başına -gelirse şayet- Klopp gibi bir baş usta getirip koymak düşünülebilir..
Neler olur, neler yaşanır bilmem.
Ama böyle gitmez, bu kesin..
Önemli not: Ali Berber başta olmak üzere forumun kendini bir kıyıya çekmiş eski/yeni (Paskal, Mürsel Çakır, Gümülcineli, Eski Sosa, Canki, Burak vb..) bütün üyelerinden görüşlerini yazmalarını önemle rica ediyorum.
Saygılarımla..
GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin