içinde

Kördüğüm..

Foruma ve forumdaki dostlara saygım o denli büyük ki, akşamdan bu yana yazıp yazıp sildiğim metinler haddi aştı.

Zaten bütün mesele de haddimi aşma korkumdan ibarettir..

”Kısıtlanmış, kırpılmış, paramparça edilmiş hayatlarımızın” her bir mecrası derin keder ve soru işaretleriyle kaplanmış durumda. Sizi bilmem, benim bu ara gökyüzünden başka ne kurtarıcım var, ne de nefes aldıranım. Hayat pahalılığı bir yandan, salgın belası diğer yandan yaşamlarımızı çepeçevre kuşatmışken, denizlerimiz dahi kinini kusmaya başladı. Temmuz geliyor ve ben hala üşüyorum. Her şey rayından çıktı, ray bile kendisini yok etmek istiyor adeta. 

Eskisi gibi kalan, eskiyi anımsatan bir gökyüzüm var, bir de Beşiktaş’ım. Bakakalıyorum, baktığım sürece anormal olan ne varsa susturuyorum. Normale, kendimi sevdiğim şekle dönüyorum..

Gökyüzünü bir kenara bırakıp Beşiktaş’a dönüyorum. Ve Beşiktaş mevzusunda gökyüzünde olduğu gibi naif cümleler kuramıyorum. Bu keskin geçiş için affınıza talibim 🙂

Geçtiğimiz sezonun devre arasında yaptığımız ve yapamadığımız işler nedeniyle Beşiktaş yönetimine karşı bir güvensizlik içine girdiğimi kabul ediyorum. Bu güvensizliğin başlıca sebepleri; 

1. İletişim zaafları, 

2. Karar alma mekanizmalarındaki hantallık

3. Beceri.

Bugün esasında yeni sezona dair planlamalardan, rakiplerin curcuna vaziyetlerinden ve ”muhtemelen” şampiyonlar liginde son kez oynayacak bir Türk temsilcisi olan Beşiktaş’ın bu macerasından konuşup, keyifle sezon açılışını bekleyecekken,

Akla ziyan bir pozisyona sokuyoruz kendimizi. Ligi 2 kupayla tamamlamış olan Beşiktaş’ın, son kupadan yana 1 aydan uzun süre geçmişken teknik direktörünün belli olmaması normal değil kardeşim. Az çok medyaya hakim insanlarız. Vücut dilleri, yapılan ölü taklitleri, sürekli ertelenen görüşmeler, sosyal medyadan ergen göndermeleri yapmaya kalkışan yönetici portreleri ortadayken, kimse bana ortada bir sorunun olmadığını söyleyemez.

Sen yönetim olarak, 3 ay önce çay ocağında simit ayran yerken imzalayabileceğin mukaveleyi, lig esnasındaki her demeçte ”şampiyonluğa odaklandık, lig bitsin görüşülür, hiç bir sorun yok, Sergen Hoca ne kadar isterse o kadar süre kalır, camianın çocuğu” gibi bir sürü içi boş söylemle geçiştirmeyi tercih ettin. Çünkü sen Sergen Yalçın’la devam etmek istemedin. Şampiyonluk giderse hocayı gönderip işimize bakarız dedin. Yönetiminde başta Dalgakıran gibi neden orada olduğunu hiç anlamadığım bir zayıf karakterin dolduruşunu bertaraf edemedin. Ama mucize gerçekleşti, takım şampiyon oldu ve sen ”ben şimdi ne halt yiyeceğim” diye kıvranmaktan bir hal oldun..

*** Bu yönetim, şampiyonlukta büyük pay sahibidir. Öncelikle bu hakkı teslim edelim. Bu yönetim Sergen Yalçın’la devam etmek de istemeyebilir. Bu ayrılığın, olası yok edici etkisini göze alıp başka bir teknik adama da yönelebilir. İnanın bunlarda hiçbir problem yok. Problem; 48 yaşında, 2 olağanüstü kupayı dar kadroyla elde etmiş, TFF ile, kurullar ile hatta rakip camialar ile tek başına mücadele etmiş adama yapılan muamelededir. Tüm bunlara rağmen, ekran karşısında ya da iki satırlık bir mesajla ”BİZ SERGEN YALÇIN’LA DEVAM ETMEK İSTEMİYORUZ, ya da ŞU PROBLEMLERDEN DOLAYI BAŞKA ALTERNATİFLERE YÖNELECEĞİZ, ya da HİÇBİR PROBLEM YOK, MUKAVELE YENİLENECEKTİR” şeklinde açıklama yapamıyoruz. Bu acziyettir. Bu çok büyük bir yönetim hatasıdır. Sustukça, camia iyice çatırdıyor, kutuplar sivrilmeye başlıyor. İşte bu Beşiktaş yönetiminin iletişim anlamındaki derin problemlerine bir örnektir..

Biz, sadece ekranlarda gördüklerimizle yorum yapmaya muktedir bireyleriz. Ekranın arkasında, tesislerde, yönetim kurullarında ve idman sahalarında ne tür ilişkilerin ne şekilde yaşandığını bilmiyoruz. Sergen Yalçın’la ilgili bir problem varsa, çıkın konuşun. Göndermeniz gerekiyor ve tepkilerden çekiniyorsanız bundan başka alternatifiniz yok. Gönderin ve yarından tezi yok alternatifini bulun. Ne yazık ki, o kadar berbat bir süreç yönettiniz ki, bu dakikadan sonra Sergen Yalçın’la yapılacak anlaşmanın hiç kimse için bir hayır getirmeyeceğini, işlerin ters gittiği ilk anda çatlakların paramparça olacağını görüyorum. Bu süreçte hem hocayı bitirdiniz, hem de kendi kredinizi 0 noktasına getirdiniz. 10 gün sonra Beşiktaş’ın kampı başlıyor. Bu kampa takımı HOCASIZ çıkarmayın. Çıkarabileceğinizden adım gibi eminim ama yapmayın. Bu işin adını artık koyun. 

Beşiktaş’ın 38 milyon Euro’luk bir harcama limiti var. Bu limit, çıkıp ekranlarda limit sızlanması yapılmayacak kadar iyi bir limit. Maaşı yüksek olan oyuncuları gönderin. Diğerleri nasıl gönderiyorsa gönderin. Sponsorluk ve oyuncu satışlarının bile dahil olmadığı bu limitle yıllık 1,5 milyon Euro’dan 25 kişilik kadro rahatlıkla çıkabiliyor. Kaldı ki şu anki kadroda 1 milyon Euro’nun altında ücret alan çok adam var. Yani mazeretiniz yok…

Kimler gelir, kimler gider bilemem. Sergen Yalçın’dan daha iyi bir seçeneğiniz varsa, getirin. Hem de hemen getirin!

Ama artık Allah aşkına Beşiktaş’ın bir yönetimi olduğunu hissettirin. Bu kördüğümü çözün..

Ayıp oluyor..

Hem de çok ayıp oluyor..

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. Sergen hocanın en büyük isteği iyi takım kurup CL de milli takım pozisyonuna düşmemek. Aradaki güç farkı bariz açılmışken ve her avrupa kulübü buna yunan takımları da dahil hazırlıklarını tamamlarken bizim tek bir adım atmaktan aciz yönetimlerimiz çıkacak sorunun sorumlularıdırlar. Yazık, ülke sporu yerlerde. Futbol, basketbol ..olmuyor . İnşaatçının federasyon başkanı olduğu ülkede daha iyisi beklenemezdi. Basketbol takımında Ercan Osmani adında bir oyuncumuz var. 14 yaşından bu yana ülkede. Kendisi arnavut asıllı. Türkçeyi tam konuşuyor, Türkiye milli takımında oynamak istiyorum diyor. İsmi bile Türk ama izin verilmiyor Türk statüsünde oynamasına ki milli takım için de iyi bir oyuncu kazandırılacaktı. Adamların Beşiktaş ile sorunu var her kulvarda. Renkliler nasıl kılıfına uydurup transfer yapıyorlarsa bizde yapalim. Temiz kalarak hiç bir b.. yaramayacak bu düzenden sağ çıkamayız….

    10
  2. CESARET ister şampiyon olmuş bir antrenör’ün istediği ücreti vermemek. Hele ki imza törenine 30 Bin taraftarın geldiği biriyse CESARET DE YETMEZ.
    KAFALARI karıştıran böyle sıra dışı başkan’ın istikrarlı olmaması.
    ‘KİME AİT BU SÖZ.. : ‘Şeffaf olmayan hiçbir toplum mutlu olamaz”. Başkan’a. Hal böyle iken en net konu neden gizemli hale geliyor.
    ”AVRUPA da KUPA kaldırmak istiyorum” sözü de başkana ait, şartları bildiği halde.

    Şartları zorlaştıran TFF varken.
    Bilim ve teknoloji de YABANCI ürünlere sınır tanımazken, bir tek SPOR DA Yabancı sınırı koyup Kulüplere kelepçe takılıyor..

    10