içinde

Dostlar, Kardolar, Romalılar…

Dün maçı izleyemedim. Hatta özetine bile daha bakamadım. Gerçi izlesemde galipte gelsek düşüncelerim çok fazla değişmeyecekti. Çok zorlamadan bazı şeyleri kabullenmemiz lazım. 

Bu kadro bireysel anlamda, isim isim bence kötü değil ama gel gör ki takım olamayan isimlerden oluşuyor. Hal böyleyken sittin senede geçse birbiriyle ve takımla kimyasal bağı kopmuş adamları bir araya getirip başarı beklemek hayalcilik.

Onlarca teknik adam değiştirsekte bu kötü olmayan; ama kaybetmeye alışmış yorgun, isteksiz, sinmiş adamlar her geleni yer bitirir.

Zamanında kanat alınsaydı. Net bir forvetimiz olsaydı vs vs. Önümüze bakmak lazım. Benim hayatta kendime motto edindiğim ve bu şekilde akıl sağlığımı koruduğuma inandığım bi kalıbım var. Ne olursa olsun pişmanlık duyma. Olan oldu. Eskiyi tırtıklayıp heybeye ekstra yükler yüklemek çare değil. Zaman çözüm zamanı. Peki çözüm ne?

Bir kere ben başkan olsam kimseyi almam bu ara transfer döneminde. Çıkarım, hatta hocayıda yanıma alırım büyük bir basın açıklaması yaparım soru almadan. Tek tek anlatırım hocanında onayıyla. Ne anlatırım açayım..

* Klübün borcu şudur. Uzun vadeli borçlarımız şudur. 5 yıllık orta vadeli planımız şudur. Her yıl için ayırdığımız bütçede budur. Transferler ıvır zıvır bu bütçeyle halledilecektir derim.

*Hocayla anlaşmamı 3 yıllığa çıkarırım o basın açıklaması sırasında.

*Kimse bizden 3 yıl boyunca başarı beklemesin ama mücadeleden de kaçtığımız sanılmasın. Bakarsın seneye, olmadı öbür sene, gene olmadı bi daha ki sene başarının geleceğini ince ince anlatırım.

*Aynı toplantıda yabancı hakem isteğimi yapılan bariz hakem hatalarını herkese gerekirse izleterek olmadı anlatarak dile getiririm. Hatta renklinin daha az kollananı yanıma alarak bir ateş yakarım. Her hafta bıkmadan usanmadan bunu basın önünde anlatırım.

*Bugüne kadar kazandığımız bonservis bedelleri belli. Neredeyse sıfır. Varsın neredeyse sıfır olmasın, cidden sıfır olsun. Bir transfer listesine koyduğum oyuncu listesi yayınlarım. Hocanın isteyeceği isimler mert svenson rafa gedson muçi semih musrati ve genç olduğundan mustafa. Gerisi eminim umrunda olmaz. Batan geminin malları misali çarşamba pazarında satabildiğimi satarım maaşlarının karşılanması bedeliyle. Oyuncuyu kaybedermişiz falan filan. Lig düşecek halimiz yok. Avrupada varsın olmasın bir yıl. Hatta bu sezonda transfer listesinde olan oyuncuları hiç ilk 11de başlatmam. Yerlerini alt yapıdan oyuncularla ikame ederim.

*Yaz transfer sezonunda oturur hocaya bi tane yıldız isim için bölge söyle bana derim. O isim hariç gerisini kuzeyliler başta olmak üzere potansiyeli olduğunu bildiği savaşan yetenek kapasitesinin olduğunu düşündüğü her oyuncuyu alırım. Tabi bunlar maliyeti 300-500bin civarı olan oyuncular. Mevzu takım olmak öncelikle. Sonrası sene sene ayıklanır yıllar içinde. Satabildiğimide sattıktan sonra kalanlar ve kuzeylilerle kurduğum kadro ile gelecek yıla başlarım. Yıllar içinde maliyeti düşük olan çürükleri ayıklar zamanla yaş ortalaması düşük bi kaç yıldızın olduğu savaşan bir kadro kurarım.

Daha iyi önerisi olan varsa buyursun yorumlara bekliyorum. Benim aklımda ki kurtuluş planı ana hatlarıyla bu…

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. Bire bir katılıyorum.
    Aynı fikirdeyim.

    Takımda ruh kalmamış.
    Ve sepette kalan sağlamları da bozuyor çürük elmalar.

    Çürük derken, şimdi, boru değil, hepsi de en üst düzey oyuncular, kabul.
    Ama bozuk düzende hiçbiri düzen tutmuyor.

    Musrati mesela, gerçekten iyi topçu.
    Ama kağnı gibi.
    Futbol durarak oynanan bir oyun olsa, değer biçilmez adama.
    Yahut takımın tümü arı gibi çalışsa yine olur belki bu çocuktan.
    Ama mevcut halde olmuyor.
    Takımın göbeği sünger gibi, yumuşacık kalıyor.

    İyi ve uyumlu bir takımda her oyuncu güçlerini birleştirdiğinde Voltran’ı oluşur.
    Bizde her oyuncu güçsüzlüğünü bir araya getiriyor ve Lig sonuncusuna yenilen bir garabet çıkıyor ne yazık ki ortaya.

    Bak ortak, şaka değil, iyi dinle:
    Tamamını değiştirsek bu takımın.
    Eskiden kalma tek bir oyuncu bırakmayıp sil baştan yapsak,
    Nevzat Demir’e sinen o rezil koku uçup gitmedikçe hemen önümüzdeki sene de hiçbir şey olmaz bu takımdan.

    Umutsuzluk manasında anlama sakın.
    Olmaz da ondan olmaz.

    Hani vardır ya, kilo almışsındır, vermen gerekir.
    Ama birden olmaz, olursa da sağlıklı olmaz.
    Aynen öyle.

    Bu kulübün, bu takımın, bu camianın bir ortak akıl oluşturması, geliştirmesi, kalıcı hale getirmesi gerekiyor.

    Hoca ve ekibi iyi sinyaller veriyor, eyvallah.
    Ama özkaynak düzenine de Kuzeyli Anlayış şart.

    Kuzeyli fetişizmi olarak algılanmasın, aman.
    Bak bizim güya gençlere, bak alemin harbi gençlere.

    Bizim çocuklar iyi aile çocuğu, hepsi.
    İyi çocuklar, efendi çocuklar.
    Ama hırs yok, kavga yok,
    Her mevkinin kendi anlayışı çerçevesinde bitiricilik yok.
    Rakiple uğraşma, onu sahaya çıktığına pişman etme anlayışı yok.

    Perşembe gecesi, koskoca bir 45 dk. boyunca hiçbir varlık gösteremedi bu takım.
    İkinci yarı, o da 60’tan sonra, eeeeh işte, biraz.
    Ama yetmedi.
    Çünkü yetmezdi.
    Bu maçı atlasa, sonrakinde patlar bu takım.

    Beşiktaş 70’li yıllara geri döndü/dönüyor, haberiniz olsun.

    Demir Ege sıfır.
    Semih, çok yazık.
    Mustafa ortada yok.
    E, abi, bu çocuklar gecede (maç gecesi manasında) 3’ten aşağı atarsa ayıplanacak yaşta bu kadar etkisiz olursa olmaz ki bu iş..

    Özkaynağa da Kuzeyli Ekolü gelirse,
    Bu hoca ve ekibiyle istikrarlı bir bereberlik yürütülürse,
    Başkan ve Yönetim gerçekçi bir idarecilik sergilerse,
    Kongre, Divan, Denetim, Muhalif Kanat dürüst, gerçekçi, yapıcı/yol gösterici bir anlayışla Yönetime yardımcı olursa,
    Önümüzdeki 3-5 yıldan sonra, kalıcı manada bir büyük takım haline gelebiliriz, belki, bir ihtimal, galiba, muhtemelen.

    Gerisi hayal olur. Benden söylemesi.
    Göztepe bile dahil olmak kaydıyla hiçbir rakibin eli armut toplamıyor çünkü.

    İşimiz zor değil,
    Çok zor.
    Bunu bilelim, önce,
    Gerisi kolay..
    😔😕😐🤐😶